Altın ve pırlanta ülkesinde anestezisiz ameliyat

HASTANEDE PAMUK BİLE YOK, VİVİDENT SAKIZ 5 DOLAR

Altın, pırlanta ve uranyum gibi kaynakları bilinen Orta Afrika Cumhuriyeti’nde anestezisiz ameliyat uygulanıyor.

 

Kimse Yok Mu Derneği’nin yardımda bulunduğu ülkenin hastanelerinde pamuk bile yok.

 

Askeri müdahalelerin önünün alınamadığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 2003 darbesi ile iktidar olan François Bozize, yine bir darbe ile ülkesinden durumunda kaldı. Seleka olarak anılan siyasi yapının önderi Michel Djotodia’nın askerlerinin başkent Bangui’ye gelişi ile Bozize, çareyi Kamerun’a kaçmakta buldu. Doktorların da aralarında bulunduğu tüm yabancılar ülkeyi terk etti. İç savaş ile çalkalanan Orta Afrika Cumhuriyeti’ni bırakmayanlar ise ülkede faaliyet yürüten Türk okullarının öğretmenleri oldu.

 

Hanımlarını ve çocuklarını Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne gönderen öğretmenler, öğrencilerini savaşın kaderine terk etmedi. En kanlı çatışmalar Türk okulu Ecole Turk’un duvarlarında vukubulurken, öğretmenlerin elinden dua ederek siper almaktan başka bir şey gelmiyordu.

Çatışmalarda Türk okulu önünde 70 kişi öldü. Seleka. ülkede kontrolü ele geçirdiğinde ülke halkına yardım adına yine bir Kimse Yok Mu Derneği kolları sıvadı. Dernek, darbeden sonra ülkeye ilk giren yardım kurumu oldu. Aralarında dört doktor, iki ameliyathane hemşiresi ve bir anestezi teknikerinin bulunduğu sağlık heyeti, ülkeye giderek Orta Afrika Cumhuriyeti halkının yaralarını sarmaya başladı.

 

Derneğin Sağlık Hizmetleri Müdürü Veysel Kayabaşı, Orta Afrika’ya tüm uçuşların Fransa’dan yapıldığını açıklıyor; ülkeye ancak 24 saatte varılabildiğini belirtiyor. Ülke ile ilgili ilk izlenimlerini şöyle aktarıyor:

 

"Orta Afrika Cumhuriyeti, altın, pırlanta ve uranyum gibi yer altı kaynakları bakımından zengin bir ülke olmasına rağmen Afrika'nın en fakir on ülkesi, dünyanın ise en fakir ülkeleri arasında. 2012 Kasım ayından bu yana ülkede karışıklık vardı. İsyancılara Seleka deniyor. Seleka, müslümanlardan oluşuyor. Seleka, baş şehre yaklaştığında Türkler dışında ülkedeki tüm yabancılar kaçtı. Türk okulunun yanında cereyan eden çatışmaların izleri hala duruyor. Buna rağmen şehrin en güvenli yeri Ecole Turk adı verilen Türk okulu.”

İSTANBUL ALTIN RAFİNERİSİ BAŞKANI DA BURADA ÖLMÜŞTÜ

 

Kayabaşı, ülkede üst seviyede ağırlandıklarını dile getirirken; Sağlık Bakanlığı’nın kendilerine Amitiy adlı hastaneyi tahsis ettiğini vurguluyor. Sağlık heyeti, 256 kilo ilaç ve cerrahi sarf malzemesini de beraberinde Orta Afrika’ya götürmüş. Kayabaşı, bütün ilaçların ve malzemelerin bir haftada tükendiğini iddia ediyor.

 

Heyette yer alan çocuk hastalıkları uzmanı Opr. Dr. Önder Önem’in Afrika’ya ikinci gidişi. İlk Uganda’ya gitmiş. Dernekten çağrı yapıldığında da hemen kabul etmiş. Ülkede kaldıkları bir hafta boyunca 40 ameliyat ve 800 poliklinik tedavi yaptıklarından söz ediyor. En sık görülen hastalık parazit. Açlık ve sefaletten dolayı insanların bu hastalığın pençesinde kıvrandıklarını bildiriyor. İkincisi ise sıtma. İstanbul Altın Rafinerisi Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Halaç da 2008’de Orta Afrika Cumhuriyeti’ne yaptığı ziyaret sırasında sıtmaya yakalanarak vefat etmişti.

 

 

Ülke halkı sıtmadan sonra en fazla fıtık derdinden muzdarip. Orta Afrika’da evlere su taşımaktan dolayı fıtık vakasına sıklıkla rastlanıyor. Önem, "Herkes ülkeden kaçarken bir Orta Afrika Cumhuriyeti’ne, o insanların yanında olduğumuzu göstermek için gittik. İnsanların gözlerinden mutsuzluk açıkca okunuyordu.” diyor. Önem, Orta Afrika’da halkın, kendilerine büyük bir umut bağladıklarını dillendiriyor. Hatta "Geldiniz, bizi umutlandırdınız. Madem gidecektiniz, neden geldiniz?” sitemlerini unutamamış.

 

Genel Cerrahi Uzmanı Cem Oruç ise şehir dışından hastaneye tedavi için insanların akın ettiğini anlatıyor. Oruç "Bu insanlar her türlü tıbbi hizmete muhtaç. Orada tıbbi takip gerektirmeyecek ameliyatlar yapmak mecburiyetindeydik. İstanbul’a geldiğimizde o insanları arkamızda bırakmış olduk. Aklımdan hiç çıkmıyorlar. İstanbul’a geldim; ancak aklım orada kaldı.” ifadelerini kullanıyor. Son günlerde artık hastalar, asker kontorülünde kabul edilmeye başlanmış.

 

‘‘GÖRDÜĞÜM AMELİYATLAR İNSANLIK DIŞIYDI’‘

 

Türk doktorlarının Orta Afrika’ya yaptığı sağlık çıkarması ile ilgili en çarpıcı sözler ise sağlık heyetindeki anestezi teknikeri Ali İhsan Ataş’a ait. Ataş, ülkede sağlığın ticarete döküldüğünün en yakın tanığı. Ameliyatı yaptıkları hastanenin daha evvel Çinli doktorlar tarafından kullandığını; ancak darbenin ardından doktorların kaçtığını kaydediyor. Kaçarken geride bıraktıkları kilitli cerrahi sarf malzemelerini de kullanamamışlar. Durumun en vahim yanı ise hastanedeki anestezi cihazında ameliyat sırasında hastayı uyutacak gaz olmayışı. Hastanede beraberinde birkaç yerel doktorun bulunduğu ve bu doktorların anestezi olmadan hastaları ameliyat ettiklerine şahit olmuş. Ataş "Gördüklerim tek kelime ile insanlık dışıydı. Anlatılacak gibi değil. Doktorların doktorluk mesleği ile alakası yok. Hastanede her şey para ile satılıyor. Ameliyatlar para ile yapılıyor. Paranız yoksa yandınız. Biz bile ameliyatları yaparken anesteziyi kullanamadık. Yanımızda götürdüğümüz ilaçlarla lokal anestezi yaptık.” diyor.

 

HASTANEDE PAMUK BİLE YOK, VİVİDENT SAKIZ 5 DOLAR

 

Ataş, sağlık hizmetlerinin noksanlığından dolayı ortalam ömrün 40 yaşını geçmediğini duyururken, heyette bulunan hemşirelerden Canan Görgülü, hastaneye ilk gittiklerinde gördükleri manzara karşısında şok olduklarını ifade ediyor. Çünkü hastanede bırakın cerrahi sarf malzemeleri, pamuk ve hatta sabun bile yokmuş. Odalardaki yataklarda çarşaf dahi olmadığını söylüyor. Hastaların çaresizlikten iyileşirim umuduyla gelip bir süre yatıp tekrar evine gittiklerine değiniyor.

 

Görgülü’nün bir diğer dikkatini çeken nokta ise hayat pahalılığı. Üzümün kilosunun 20 dolar, bir kutu sakızının 5 dolar, hamburgerin 12 dolar gibi fahiş fiyatla satılmasına hayret etmiş. "Dükkanlarda ne ararsanız var. Zenginlerin bir ürüne ulaşmasında sıkıntı yok. Ancak halkın büyük çoğunluğu fakir.” sözleriyle trajediye temas ediyor.